İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın programına konuk oldu. Akşener, Küçükkaya’nın ‘AK Parti’den istifa eden Fakıbaba’dan sonra partiye katılanlar olacak mı?’ sorusuna “Olmaz mı, tabii ki olacak. Görüştüğümüz isimler var.” dedi…
AKP Şanlıurfa Milletvekili, eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı ve eski Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba, geçen hafta yaptığı açıklama ile AKP’den ve milletvekilliğinden istifa etmişti. Daha sonra Fakıbaba, İYİ Parti’ye geçeceğini açıklamıştı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Halk TV’de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah’ta gündeme dair açıklamalarda bulundu. Akşener, Küçükkaya’nın ‘Fakıbaba’dan sonra partiye katılanlar olacak mı?’ sorusuna “Olmaz mı, tabii ki olacak. Görüştüğümüz isimler var.” diye konuştu.
Akşener’in açıklamaları şu şekilde:
Çok hızlı geçti. Çok heyecanlı geçti, bir tarafıyla başarılı bir tarafıyla çok mücadeleli geçti. Hem fiziksel hem ruhi olarak yorucu geçti ama günün sonunda 5 gün önceye döndüğümüzde iyi ki bu yolculuğa çıkmışız, iyi ki İYİ Parti’yi kurma cesaretini o günün şartlarında göstermişiz diyoruz. İYİ Parti kuruldu 2018 seçimlerine katıldık. Bizi seçimlere sokmayacaklardı, bir dümen oluşmuştu. Sayın Kılıçdaroğlu’ndan 15 milletvekili talep ettim kendisi buna hiç sektirmeden ‘evet’ dedi. O 15 milletvekili arkadaşımızın bize katılmasıyla birlikte grup kurmuş olduk. YSK, seçime girme hakkı verdi. O 15 milletvekili arkadaşımız birer demokrasi kahramanı olarak tekrar partilerine geri döndüler. Benim sadece seçime girmek için 15 milletvekili teklifine sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘evet’ demesi, CHP mensubu 15 milletvekili geçici süre olarak bize gelip tekrar partilerine dönmesi, onlardan herhangi bir menfaat sağlamamız Türkiye’de yepyeni bir şeyi getirdi. Türkiye’nin lehine yan yana gelebilmeyi, demokrasi için yan yana gelebilmeyi.
Ondan sonra zaten Cumhur İttifakı kurulmuştu. Bu demokratik tutum üzerine biz CHP ile aynı sistemin içinde ittifak yaptık. Demokrat Parti bizim listemizden, Saadet Partisi hem CHP hem ayrı olarak girdi. Biz 4 siyasi parti ittifak kurduk ve meclise taşındık.
CHP bu ittifak sisteminden ekstra kazandı, biz 4 milletvekili ekstra kazandık. Sonuçta Cumhur İttifakı çoğunluğunu kaybetti. Bugün biz Türkiye’de yan yana gelmiş siyasi partilerin bir sürü çalışmaları konuşmak yerine ‘Adayınız kimdir?’ diyorsa o zaman 13. Cumhurbaşkanı bizim masanın önerdiği kişi olacak inancımı karşı taraftan da kabul edildiğini gösteriyor.
Dış politikadan, ekonomiye, tarımdan, yandaş kayırmadan, gençlere söylenen ağır sözlere, kadınların tecavüz, taciz, dayak, öldürme gibi her türlü pislikle karşı karşıya kaldığı sistemde azıcık kafasını kaldırdığında bizzat bu ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından ‘sürtük’ dendiği bir Türkiye’de günlük hayattan, aylık sisteme, yurt dışı ilişkilerden içeriye dair her alanda kriz var.
Her türlü hakaretin yapıldığı bir dil, hatta etnik aidiyetler üzerinden kutuplaştırılıp bir de oralara hakaretler yağdırılıp inançlar üzerinden bir dil.
Üretimi öne koyacağız her alanda sanayide tarımda teknolojide. Kapsayıcı bir kalkınma eylemini ortaya koyacağız. Kayırmanın son bulduğu, liyakatın öne geldiği bir sistem kuracağız. Tarımda yaşananlar, ekonomide rüyada görülüp ertesi gün hayata geçirilen kararlar, bir avuç yandaşın korunması, 5-10 maaşlı ne iş yaptığı belli olmayan danışmanlar.
Sincan’da bir eve girdim. Buzdolabının kapağını açtım sadece hoşaf vardı. Böyle evler. Bütün bunlara baktığınız zaman bir taraf da uçan, zenginleşen, acayip arabalarla, el yapımı ayakkabılarla yeni sistemin gençleri.
Üretimi en öne koyacağız. İstihdam ve kayırmanın son bulduğu, liyakatin öne geldiği, şeffaflığın mutlaka gerçekleştirildiği, yargının bağımsız, tarafsız, objektif olduğu, Merkez Bankası’nın gerçekten bağımsız olduğu, tahrip edilmiş kurumların yeniden ihya edildiği bir anlayışla çok kısa sürede bu iş çözülür.
Sayıların değiştiği bir yekpare grup Türkiye’ye geldi. Bunun çok problemi var. Biz kapılara açarak buna sebep oldu. Arap nüfus buraya geldi, buna karşılık orası YPG’nin yani bir nevi PKK’nın eline geçmiş oldu.
2019’du ilk söylediğimde sayın Erdoğan’a ‘Sende bir ergen siniri var, bozuksun tamam anladık’ çünkü ilişkileri bireysel kabul ediyor. Türkiye eşittir benim diyor. Devlet benim diyor. Bütün bunlar Putin’le, Biden’la olan ilişkilerine yansıyor. Ben inanamıyorum yaşlı başlı erkekler ‘Beni çok sever, kadim dostum’ diyor. Böyle bir şey yok uluslararası ilişkilerde.
2019’da beni gönderselerdi ben Esad’la konuşur sığınmacıları gönderirdim. Şimdi de göndereceğiz.
Mantık doğru 300 bin lira ev. Kocasını kaybetmiş bir çocuklu dul bir kadına niye yok? 3 çocuk yanlış. 1 ya da 2 çocuklu olan kadınlara neden yok. Bu çok büyük bir ayrımcılıktır. Burada seçime dair bir dümen var. Burada seçime dair bir dümen var. Üç çocuk ve üstü kadın sayısı muhtemelen az ve 300 bin TL veriyoruz diyerek bir dümen var.
Sayın Erdoğan’ın kadınların kaç tane çocuk doğurmasına dair hüküm cümleleri var, kanaatleri var, talimatları var, Bunu üzerinden patronun sözleri yere düşmesin, sen mi bir çocuk doğurdun, sen mi iki çocuk doğurdun, hadi bakalım sana yok.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü tutumuna söyleyecek bir sözüm yok. Sayın Kılıçdaroğlu bir helalleşme yolculuğuna çıktı. Orada da büyük saygım var. Zaman zaman bende kendimi bazı şeyleri hatırlatmakla görevli hissediyorum. Çünkü benim siyasi yolculuğum en başından beri o süreçlerle ilgili olarak yapılan her türlü eksik, gedik yanlışların karşısında durdum. Pek çok bedeller kendimize göre ödedik.
Bu çerçeve içinde bu helalleşme yolculuğuna çok büyük bir saygım var ama dediğim gibi bende başka şeyleri hatırlatmak durumundayım. Bu ülkede Rize Belediye Başkanı, açılım sürecinde, ‘Boş yere açılım yapmayın. Bizler her seferinde bir Kürt kadını alalım ikinci eş olarak bu meseleyi çözelim’ dedi. O günlerde ben bu gökkubbeyi yıkmaya çalıştım tek kişi olarak. AK Parti Samsun İl Başkan Yardımcısı, ‘Başı açık kadın perdesiz eve benzer ya kiralıktır, ya satılık’ dedi. Buna da zıtladım ben. Atatürk’ün annesine hakaret edildi. Bunlarla ilgili kim helalleşecek bu ülkede? Bende bunları hatırlatıyorum.
Başörtüsü çözülmüş bir konu. Yani bunun hukuki bir alt yapısının olması, olmaması meselesi değildi. Kapanmış yaraları yeniden açmak yerine, kanayan yaralara bakmak durumundayız. Ben saygı duyuyorum elbette sayın Kılıçdaroğlu’nun bu tavrına ama bugün neyi tartışıyoruz? Anayasaya koyulmayı, başörtüsü içinden yeni bir kavgayı tartışıyoruz.
Sayın Erdoğan seçimi kaybedeceğini gördü her bir manevi konuya, somut kavrama iki eliyle sarılıyor. Anayasalar bu Meclis’te olmaz çünkü gidiyor, seçime kalmış 7-8 ay… Böyle bir durumda anayasalar vaattir. Seçime giderken bunları söylersiniz, kazandıktan sonra da bu vaadi yerine getirirsiniz. 2010’da aklına gelmemiş sayın Erdoğan’ın, 2017’de de aklına gelmemiş, şu anda aklına geldi. Derhal seçim kararı alsınlar, bu vaatle gitsinler, seçimi kazanırlarsa yerine getirirler. Bizim bakış açımız bu.
İYİ Parti vatandaş nezdinde çok ciddi bir teveccüh ile karşı karşıya. Bu partinin büyümesi lazım. Biz kurumsallaştırmaya, kalıcı hale getirmeye gayret ediyoruz. Bu ülkenin yetiştirdiği çok kıymetli insanlar var. Partimizde değerlendirmeleri için görüşmeler yapıyorum ben. Bir kısmı aktif olarak yer alıyor, bir kısmı bilgi ve birikimlerini projeler bazında, bilgi iletimi bazında, benim yaptığım çalışmalara katkı çerçevesinde dile getiriyorlar. Böyle bir çalışma biçimimiz var.
Bu görüşmelerimize devam ediyoruz. Arkadaşlarımızın partimize kattıkları güçle kuvvetlenerek yolumuza devam ediyoruz.
Tabii ki yen isimler olacak. Şu anda da görüştüğümüz isimler var. Sadece AK Parti’den bahsetmiyorum. Türkiye’ye katkıda bulunmuş, genç yaşlı ve bundan sonrada bulunabilecek insanların her biriyle görüşüyorum.
Ortak dostlarımız var bizim. Hakikaten bir gün telefon açtım görüşmeyi yapabilmek için ama evden bilgi sahibiyim bu arada. Gaziantepli eşi, çok güzel bir yumurtalı çiğ köfte yaptığına dair bilgim vardı. Direkt aradım, ‘Sayın bakanım ben oralarda yalnız, gariban koca İstanbul’da. Aç geziyorum. Ben hanımefendiden şöyle bir şey rica ediyorum’ dedim. Sonra gittik.
Davet yeni geldi. Önceden planlanmış bir programım var ama biz bu tür davetlere mutlaka partimizi temsil eden üst düzey bir arkadaşımızı oraya göndeririz parti olarak. Siyasi İşler Başkanımız Ankara Milletvekilimiz sayın Koray Aydın’ı görevlendirdik. O gidecek.
Teknolojisinden şarj edilmesine kadar zor bir iş bu. Yeşil dönüşüm planımız var bizim. Bunu yapmadığımızda sanayimizin kaybı olacak.
Bence katılın ama ilginç olanı şu acaba sayın Erdoğan ve yanındaki muhteremler gazetecimsi, akademisyenimsi arkadaşların kendilerine verdiği zararı anlamış olabilirler mi?
Bir istibdat yasası çıktı, onu örtmek amacıyla olabilir ama her ikisi halinde de gidin.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.