Basın Platformu Başkanı Mehmet Remzi Tanış’ın düzenlediği Gazeteciler Sorunlarını Anlatıyor Mardin Çalıştayı için geçtiğimiz günlerde İstanbul’da…
Basın Platformu Başkanı Mehmet Remzi Tanış‘ın düzenlediği Gazeteciler Sorunlarını Anlatıyor Mardin Çalıştayı için geçtiğimiz günlerde İstanbul’da aktif gazetecilik yapan meslektaşlarımla birlikte inanç mozaiği Mardin’e gittik.
Tanış’ın başkanlığında yürütülen bu organizasyonda bir dizi ziyaretler gerçekleştirdik. Bu köşemde o ziyaretlerden biri olan Bekkıro Kasrı’ndan izlenimlerimi size aktarmaya çalışacağım.
Bekkıro Kasrı’nda bizleri ağırlayan Mardin Ömerli Belediye Başkanı, Ömeryan Aşiret Temsilcisi, Kanaat Önderi Sayın Hüsamettin Altındağ ile Mardin Sanayi ve Teknoloji Müdürü Sayın Dr. Yılmaz Altındağ ‘a misafirperverliklerinden ötürü önce teşekkür ederek giriş yapmak istiyorum.
Okuduğum kaynaklara göre Ömeryan ‘; Mardin , Nusaybin, Midyat ve Savur arasında 100’ü aşkın köye sahip olan yerleşik Aşiret. Bizi Ömeryan tarihi ve kültürü ile ilgili bilgilendiren Dr. Yılmaz Altındağ’da zaten bunları ifade etti.
Yılmaz’ın anlattığı detaylara geleceğim. Ondan önce Mardin’in kapıldığım büyüsüne dilimin döndüğünce değinmek isterim. Mardin’i İstanbul’a döndüğüm günden beridir kaleme almak istiyorum. Nereden başlayacağımı bilemediğimden günlerdir ertelendi yazım. Sonunda şu cümleleri kurdum ; ” Mardin kağıda yazılmıyor.” Evet, yazının başlığı bu olabilir; başla buradan ve yaz yahu artık, dedim.
Topraklarında binlerce yıldır milyonların barındırdığı bereketli hilalin kalbinde onlarca uygarlığa sahne olan Mardin’i tasvir etmek için kullanacak tanımlama bulamamıştım. Bildiğim bir şey varsa, gökyüzüne komşu masalsı bir kent olan Mardin’e deyim yerindeyse aşık olmuş ve tekrar gidip ruhumu şifalandırma arzusu benliğimi esir almıştı.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki yerleşim yerlerinin en eskisi ve Süryaniliğin deyim yerindeyse doğuş ve yayılış merkezi olan Mardin; tarihsel süreç içerisinde Babiller, Asurlular, Hititler, Urartular, Persler, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Artukoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri yerleşim merkezi olmasından dolayı bayağı zengin bir kültürel yapıya ve önemli birçok kalıntıya sahip bir şehir.
İnsanoğlunun doğasında var olan, hem aynı kültür içerisinde hem de farklı kültürlerle yaşama isteğine yatkınlığına insanlık tarihinden kesitlere baktığımızda görmek mümkün. Bekkıro Kasrı’nda Dr. Yılmaz Altındağ ‘ın beni en çok cezbeden cümlelerinden biri de; ” Birlikte yaşama kültürünü geliştirme ” oldu. Bu konuyla alakalı hassasiyetimden kaynaklı bildiğiniz üzere. Benim gördüğüm Ömeryan Aşireti mensupları olarak Altındağ kardeşlerin, geçmişten günümüze süregelen Mardin’in kültürel zenginliği içerisinde barındırmış oldukları kültürel etkinliği ortaya koymuş ve bu zenginliği nesilden nesile aktarmaya devam ettirme gayretleri.
Kültürlerinden bahsederken Dr. Yılmaz Altındağ sitemde ediyor; ” Yüzyıllardır burada ayakta kalan güzel bir olgu var. Televizyonda izlediğimiz zaman üzülüyoruz. İnsanlar buraya gelirse , misafir edersek daha doğrusu anlaşılır ” diyor ve ekliyor: ” Tanıtımın her türlüsü güzeldir fakat örneğin Mardin’de beşik kertmesi yok, Urfa’daki aşiretlerde var belki ama burada yok ve bazı yöresel giysiler dahi bizi yansıtmıyor. Bu tür konular işlenince dizilerde, çatışıyoruz doğal olarak .”
Ömeryan Aşiretine mensup Altındağ; ” yaklaşık 200 yıldır bu aile burada, bizler 12. kuşağız ve yaşamımızı burada devam ettiriyoruz. Geleneksel aile yapımızı muhafaza etmeye çalışıyoruz ama inovasyon ve yenilik noktasında asla taviz vermiyoruz. Geleneksel yapıya inovasyonu katarsanız keyfe değer olur ” diyor.
Ömeryan Aşireti mensuplarının sürekli okuyan bir aile , kız çocuklarının okuma oranının yüksek olduğunu ve aşiret kadınlarının öteki olarak yansıtıldığı durumların doğru olmadığını ifade eden Yılmaz ve Hüsamettin Altındağ’ın bahsettiği bu konuya odaklandım. Öyle ki Bekkıro Kasrı’ndan ayrılırken konuyla ilgili Ömerli Belediye Başkanı Hüsamettin Altındağ ‘dan özel beyanat aldım.
Ses kaydı aldığım beyanatın deşifresini olduğu gibi aktarıyorum:
” Bizde kadınlar her dönemde değer görmüştür, sosyal yaşamın her alanında görev almışlardır. Bir örnek verirsek, Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’de kadının adının olmadığı dönemde benim anneannem 20-25 yıl boyunca muhtarlık ve çok zor bir bölgede yöneticilik yapmıştır. Babaannem ise yine keza öyle, sosyal yaşam içerisinde hep söz sahibi birisi olmuştur. Günümüzde de kadınlarımız eğitimli ve iş sahibidirler. Dolayısıyla anlatıldığı gibi değil! Realite çok farklı kadınlar bizim baş tacımızdır, dün de, bugün de yarın da yine böyle olacaktır” dedi.
Ömeryan Aşiretine sempati duymam için misafirperverliklerinin yanında en kıymetli bulduğum bu yönlerini size birinci ağızdan aktarmak istedim.
Mardin’in Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin iklim ve sosyal iktisadi yapısıyla benzerlik taşıdığı gibi Güneydoğu ‘ya has lezzet kültürünü de barındırdığını hepimiz zaten biliyoruz. Basın Platformu olarak ağırlandığımız her ev sahibi bizi gerçekten muhteşem ağırladı. Hepsini ayrı ayrı köşeye taşıyacağım. Bekkıro Kasrı’nda bizi ağırlayan Ömeryan Aşiret mensubu Sayın Altındağ kardeşler, yemeğe geçtiğimiz sırada sofranın ayak ucunda oturdular.
” Bizim kültürde misafir baş tarafta oturur ev sahibi ayak ucunda diyen Altındağlar’ın, kültürlerini devam ettirdikleri noktada karakter olarak nezaketlerini de görmezden gelemeyeceğim elbette. ”
Aşiret yapılarının eğitimle bezendiğini söyleyen Dr. Yılmaz Altındağ, Ömeryan Aşireti ‘nin tarihçesini anlatırken; aşiretin devletin arka bahçesi olduğunu ve Bekkıro Kasrı’nın aynı zamanda bir otorite merkezi olduğunu söylüyor. Bekkıro Kasrı’nda zindan odaları mevcut mesela. Eskiden gelen misafirler eğer suçluysa o zindan odalarında cezalarını çekerlermiş. Ömeryan Aşireti’ nin de soyut kayda alınmayan kuralları mevcutmuş. Önce kendi kanunlarına göre bir işleyiş yürüyormuş ve sonra eğer çözülemezse devlet kanalında çözüme ulaştırılıyormuş. Sivil inisiyatif ve sivil mahkeme odaları dahi mevcut. Kasrın bir diğer özelliği de ve aslında amacı da temel ihtiyacın dışarıdan karşılaşmamasına yönelik mimari yapısı. Bir kale mantığıyla yaklaşık 3 ay aşını-suyunu karşılayacak bir yapıdan söz ediyoruz.
Eğer Bekkıro Kasrı’nı ziyaret etmek istiyorsanız kesin bilgidir yayılsın efendim, tüm ziyaretçilerine açıktır. Fakat şöyle bir kural var; misafir gelişine /ev sahibi ise gidişine karar veriyor ona göre.
Bana sorarsanız medeniyetler mozaiği Mardin’e yolunuz düşerse farklı kültürlerin zengin buluşma noktalarından lezzetli bir tat almak için uğramanız gereken nokta Bekkıro Kasrı.
Mardin’i görünce – araştırdıkça, Mardin’i fark etme bilincim daha da arttı. Çok zengin kültürel kaynaklarla beslenen ve yüzyıllarca süren tarihi birliktelikten hâlâ tam olarak nasibimi almamış hissediyorum. Belki de Mardin’e tekrar gitmek için bahane üretiyorum.
Şimdilik cümlelerime son verirken Basın Platformu Başkanı Mehmet Remzi Tanış’a bizi Mardin’in zenginlikleriyle buluşturduğu ve Ömeryan Aşiret mensubu, Ömerli Belediye Başkanı Hüsamettin Altındağ ve Dr. Yılmaz Altındağ ‘a muhteşem ev sahipliğinden dolayı tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Görüşmek üzere Mardin
Sevgiler Dilek….
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.