Son günlerde artan kira fiyatları nedeniyle öğrenciler barınma sorunuyla karşı karşıya kalırken, bir benzeri de bakımevine ihtiyaç duyan yaşlı nüfus için yaşanıyor.
Sözcü’den Gamze Bal’ın haberine göre; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2020 itibarıyla 65 yaş üstü nüfus yaklaşık 8 milyon iken, ülke genelinde toplamda yalnızca 451 huzurevi ve yaşlı bakım merkezi var.
Bu sayının 163’ü Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na, 267’si özel kuruluşlara ve 21 tanesi de belediyelere ait. Ülkedeki huzurevi ve yaşlı bakımevi merkezlerinin toplam kapasitesi ise 37 bin 446. Bu kapasitenin de 16 bin 509’u bakanlığa, 17 bin 508’i özellere ve 3 bin 429’u da belediyelere ait.
Ülke genelindeki 37 binlik kapasitenin ise 32 bininin dolu olduğu; devlete ve belediyelere ait kuruluşların hemen hemen tamamının dolu olduğu, çok az boş görünen kapasiteleri varsa da tadilat nedeniyle olduğu belirtiliyor.
Kamuya ait yaşlı bakımevlerinde yer olmaması da vatandaşın aylar boyunca sıra beklemesine yol açıyor. Tek kişilik oda için sıraya girilmişse, bu bekleme süresinin yıllar aldığı belirtiliyor.
Emekli maaşları ise çoğu yaşlı için özel bakımevlerine yetecek düzeyde değil. Kamuya ait kuruluşlarda 400-1000 TL arasında değişen aylık bakımevi ücretleri, özel kuruluşlarda kalınacak odaya bağlı olarak 12 bin liraya kadar çıkınca mağduriyet büyüyor.
Sözcü’ye konuşan Yaşlılık Konseyi Derneği (TÜRYAK) Başkanı Fügen Mavi, yaşanan bu mağduriyete ilişkin, devlete ait kurumlarda sıranın ancak ölüm halinde geldiğini anlattı.
“Yani bir yaşlı vefat edecek, oda boşalacak ki yenisi alınsın” diyen Mavi, “Kamuya ait bakımevi merkezleri çok yetersiz ve çok sıra var. Yenileri de açılmıyor” diye konuştu.
Özel bakımevi fiyatlarının ise emekli bir vatandaşın kolaylıkla kalamayacak kadar pahalı olduğuna, en ucuzunun 5 bin TL’den başladığına dikkat çeken Mavi, “Devlet memuru emeklisi ya da normal bir sigorta emeklisinin özel kuruluşlarda kalması çok zor” değerlendirmesinde bulundu.
Özel Huzurevleri Dinlenme ve Bakım Evleri Derneği (HUZDER) Başkanı Ekrem Azaklı ise, “Resmi kurumlara talep çok, çünkü ucuz. Örneğin İstanbul Maltepe’de tek kişilik oda fiyatı aylık 700 TL iken bu rakam özel kuruluşlarda 5 bin TL ila 12 bin TL arasında değişiyor. Özel bakım durumunda bu rakam daha da artıyor” dedi.
Özel ve resmi tüm huzurevi ve yaşlı bakımevi ücretlerinin, her yılın aralık ayında, ilgili ilin valiliğince belirlendiği bilgisini veren Azaklı, ücretlerin son bir yılda yüzde 14 zamlandığını, İstanbul’da aylık ücretlerin 19 bin 500 TL’ye kadar çıktığını aktardı. Azaklı, İstanbul dahil ülke genelinde uygulanan fiyat ortalamasının ise aylık 3 bin TL ile 7 bin TL arasında değiştiği tahmininde bulundu.
Azaklı, “Enflasyondaki artış baz alınarak İstanbul’da alt fiyat 1.322 TL, üst fiyat 19 bin 500 TL olarak belirlendi. Fiyatlar çok arttı çünkü her kalem ürün ve kiralar çok yükseldi. Ama yurt dışından yabancı yaşlı hasta alımına hazırlığı asıl sebep olarak gösterebilirim” diye konuştu.
TÜRYAK Başkanı Fügen Mavi, huzurevi ile bakımevlerine olan talebin genellikle büyükşehirlerde olduğunu, geleneksel aile yapısının sürdüğü yerlerde ‘bıçak kemiğe dayanmadıkça’ yaşlıların bakımevine verilmediğini söylüyor.
HUZDER Başkanı Ekrem Azaklı ise, değişen aile yapısı gibi nedenlerle artık Anadolu’da da boş yer bulmanın zorlaştığını aktardı.
Azaklı, “Kamuya ait kuruluşlarda yer yok ve aylar sonrasını beklemek gerekiyor. Büyükşehirlerde durum böyleyken artık Anadolu’nun değişik şehirlerinde de boş yer bulmak zorlaştı. Yatak sayısı yetersiz geliyor” dedi.
Özel bir kuruluşta hizmet alan yaşlı konuklarının ödeme güçlüğü çekmesi durumunda, mutlaka daha düşük aidatı olan başka özel bir kuruluş bulabildiğini söyleyen Azaklı, “Ama tabii ki daha düşük standartlarda” diyor: “Devlette sıraya giren bazı konuklarımız sıra süresini özele yatıp geçirmekte, günü geldiğinde resmi kuruma geçiş yapmaktadır.”
Yaşanan bu olumsuzluklar, Türkiye nüfusunun giderek yaşlanmasıyla birlikte derinleşecek sorunlara işaret ediyor.
Azaklı’nın verdiği bilgiye göre, ülke genelinde sayıları 7 milyon 953 bini bulan 65 yaş üstü nüfusun, genel nüfusa oranı 2020 itibarıyla yüzde 9.5. Bu oranın 5 yıl önce yüzde 8.2 civarında olduğunu aktaran Azaklı, “Demek ki ülkemiz hızlıca yaşlanıyor” diyor.
Yapılan incelemelere göre, bu hız devam ederse 2040’da yaşlı nüfusun genel nüfusa oranının yüzde 16.3, 2080’de ise yüzde 25.6 olacağının öngörüldüğüne dikkat çeken Azaklı, “Bu rakamlara bakıldığında Türkiye, 2050’den sonra Güney Kore ile birlikte dünyanın en yaşlı nüfuslu ülkelerinden biri olacak” dedi.
Azaklı, “Almanya gibi Avrupa’nın en gelişmiş ülkesini günümüzde en büyük sorunlarından birinin yaşlı nüfus olduğunu ve Alman SGK’sının ödeme güçlüğü çektiğini düşünürsek, ülkemizin plansız bir şekilde çok büyük bir soruna doğru yol aldığını söyleyebiliriz” diye konuştu.
Yaşlı nüfusun artması ve ekonomik yoksunluk sebebiyle ailede eşlerin çalışma zorunluluğu gibi nedenlerin, huzurevi ve yaşlı bakım merkezlerine olan ihtiyacı da artırdığı belirtiliyor.
Azaklı, bu ihtiyacın kimi durumlarda bir zorunluluk halini aldığını söyledi.
Özellikle özel bakımın zorunlu olduğu durumlar yaşandığını belirten Azaklı, “Mesela anneniz evde düştü ve kalçasını kırdı. Ameliyat oldu ve 6 ay bakım hizmeti alması gerek. Hastanede devam etse en kötü serviste günlük 1.200 TL ödemesi isteniyor. Evde kimse yok, herkes çalışıyor, devlet bakmıyor. Özel bir kuruluşta hizmet almanız gerekiyor bu durumda. Bu bir zorunluluk” dedi.
Azaklı, bu zorunluluğun nedenlerini ‘Türkiye’deki aile yapısının değişmesi’, ‘ekonomik yoksunluk sebebiyle ailede eşlerin çalışma zorunluluğu’, ‘çağın getirdiği Alzheimer, demans gibi hastalıkların artması’, ‘hastanelerde geriatri bölümlerinin çok az oluşu’ ve ‘yaşlı hastaya olan ilgisizlik’ olarak sıraladı.
“Bu zorunlulukla karşılaşan, yıllarca çalışmış, emekli olmuş vatandaşımızın, kendi bütçesine uygun özel bir kuruluşu hemen bulabilmesi ve bakım hizmetini alabilmesi gerekli” diyen Azaklı, şu önerilerde bulundu:
• Devlet yaşlı vatandaşımızın emeklilik seviyesine göre destek ücret ödemesi yapmalı.
• Mevcut uygulanan yönetmelik, sektörün de görüşü alınarak hızlıca değiştirilmeli.
• Devlet her şeyini (fiyat, personel onay, yemek, standartlar vs) kendi belirlediği özel huzurevi ve yaşlı bakım merkezlerini ticarethane olarak görmekten vazgeçmeli.
• Özel bakım sigortası hızlıca devreye sokulmalı ve evde bakımda uygulanan ek bakım ödemeleri kuruluşlar için de rutin hale getirilmeli.
• Elektrik ve doğalgaz tarifeleri devlet tarifesine çekilmeli. EPDK bu konuda harekete geçmeli.
• Bu sektörde uygulanan KDV oranları yüzde 1’e çekilmeli ve diğer vergilerde iyileştirme sağlanmalı.
• Bu sektörde çalışan personele hızlı yıpranmadan dolayı erken emeklilik imkanı sağlanmalı.
Öte yandan, emeklilere yapılan maaş zammı enflasyon karşısında erimeye devam ettikçe geçim şartları ağırlaşıyor.
Milyonlarca memur ve emeklinin maaşına 2021 Temmuz-Aralık aylarını kapsayan 6 aylık dönem için yüzde 3 oranında zam yapılmıştı. Ancak TÜİK’in temmuz ve ağustostaki 2 aylık enflasyonu, 6 aylık zammı yuttu.
Çok sayıda emekli ise, emekli aylıklarının 1500 TL civarında ve daha altında olduğundan yakınıyor.
Türkiye Emekliler Derneği Genel Başkanı Kazım Ergün, ekim ayı ortasında yaptığı bir açıklamayla, maaşların düşüklüğünden şikayetçi olduklarını söylemiş, emekli maaşı hesaplanmasında gösterge sistemine geçilmesini ve yüzde 35 olan alt sınır aylık bağlama oranının yüzde 70’e yükseltilmesini talep etmişti.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.