“Milda”nın ikinci serisi olan “The Seed” ilki gibi yine bağımsız müzik platformu OnAir Sahne etiketiyle tüm dijital müzik platformlarında yerini aldı. The Seed üç parçadan oluşuyor: Day Off, The Lullaby, Trying Not To Belive…
İsmini Litvanya aşk tanrıçası Milda’dan alan projede yer alan tüm şarkıların beste ve üretimi Burçin Odabaşıgil imzasını taşıyor. Besteci serinin ilki The Beginning’de piyano ağırlıklı bir perspektif çizmişti. Bu ikinci çalışma The Seed’de ise dinleyenleri gitarın büyülü atmosferiyle yolculuğa çıkarıyor.
Odabaşıgil, müziğindeki her evreyi kendisi tamamlayan bir müzisyen. Bunu yaparken de konu kanal kaydına gelince bu konudaki gerçekçi yorumlarını iletmeden de geçemiyor:
“Ben şarkılarımı kendim besteleyip, kendim çalıyor, kendim kaydediyor, miksliyor ve sizinle buluşturuyorum. Teknolojinin avantajlı yanı, evlerde dünya standardında sound alınabilmesi. Ancak asla ve asla live çalım gibi olmuyor kanal kayıt. Bir yandan müzik yapmak değil de müzik tasarlamak gibi bir duruma düşüyoruz. Son yıllarda iyiden iyiye endüstri standardı haline gelen kanal kayıt kullanımının müziği öldürdüğünü düşünüyorum. Eski samimiyetleri bulamamak, saçma bir mükemmellik, anın ruhunu ve grubun sinerjisini yansıtamamak müziğin de inorganik olmasına sebebiyet verdi. Pandemi bittiğinde umarım canlı kayıtlar almaya başlayacağım…”
Milda Projesinde klip olmayacak. Çünkü…
Burçin Odabaşıgil Milda Serisi’nin projeye ismini veren Aşk Tanrıçası Milda gibi masalsı bir anlatımı olduğunu ve herkesin gözünde bambaşka canlanıp başka duyguları uyandıracağına inandığını belirterek sözlerine devam ediyor: “Klip konusunun kısıtlayıcı olduğunu düşünüyorum. Herkes gün doğumunu izlerken onu kendi dünyasının bir parçası olarak algılar, gün doğumu bu yüzden güzeldir. Gün doğumunu anlatmak, açıklamak veya başkalaştırmak oldukça saçma bir uğraş. OnAir Sahne sağolsun, zihinleri kısıtlamayacak şekilde benim için gerekeni yapıyorlar.”
Müziğin kendisi zor!
Müzisyenlerin yaşadığı zorluklar denildiğinde hep maddi sıkıntılar, telif hakları konusundaki az gelişmişlik problemi, kıymet bilinmemesi gibi hemen herkesin bildiği ve üzerine uzun uzun konuştuğu konuların dile gelmesi dışında Burçin Odabaşıgil farklı bir açıdan konuyu irdeleyerek; “Müziğin kendisi zor!” diyor. Özellikle ülkemizde bütüncül bir müzik eğitimi alabilmek, parçaları birleştirmek, müziğin tarihini evrimini sosyolojisini psikolojisini anlamının zorluğuna değinen besteci, iyi eğitimli insanlar bulmanın da zorluğuna değinmeden geçemiyor. Burçin Odabaşıgil müziği bir ağaca benzeterek: “Müzik dediğimizde her bir yaprağının anlaşılmasının bir ömür aldığı devasa bir ağaçtan bahsediyoruz. Hele ki Türkiye gibi muhteşem bir mozaikte yaşama şansımız olduğunu düşününce, maalesef biz o ağacı ne yeterince anlayabiliyoruz ne de tadına varabiliyoruz.” şeklinde açıklıyor bu ülkenin müzisyeninin gerçekte içinde bulunduğu durumu.
Burçin Odabaşıgil için müzik hedef kavramının kendisine veya çevresine isabet eden bir olgu değil. Bestelerini hedeflerden ve hırsların tuzağından uzak, hislerine yoğunlaştığı zamanlarda yapıyor.
Ve Milda tekrar fısıldıyor:
“Aşkla dolu hislerin yer aldığı melodilerde buluşalım”
Burçin Odabaşıgil kimdir?
Burçin Odabaşıgil 1985 doğumludur.
Eğitimini Marmara Üni. İktisat Bölümü ile Haliç Üni. Psikoloji Bölümü yüksek lisans olarak tamamlamıştır. Müziğe 14 yaşında klasik gitar ile başladı. İlk bestelerini o dönem yaptı. Müziğin yanında resim, edebiyat, fotoğraf ve dil kursları gibi uğraşlarla besteciliğini besleyen müzisyen, birçok müzik türünde zaman geçirdi. Şu anda profesyonel olarak müzikle ilgilenmektedir.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.