“Varlığım Türk varlığına armağan olsun”
Türkiye’nin kaderini belirleyecek seçim sürecine doğru ilerlerken, kamuoyu yoklamaları açıkça gösteriyor ki, Mansur Yavaş, herhangi bir bölücü unsur ya da terör bağlantısıyla ilişkilendirilmeksizin, Türk milletinin ortak iradesiyle büyük bir oy oranına ulaşabilecek bir adaydır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin toplumda yarattığı derin kriz ortadayken ve değişim arzusu bu denli güçlü bir şekilde hissedilirken, muhalefetin kendi içindeki uzlaşmaz tutumu, değişim umudunu gölgelemektedir.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, henüz seçim süreci netleşmeden, toplumsal mutabakatı göz ardı eden aday belirleme çabası, demokratik süreci zedeleyen bir yaklaşımdır. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimleri yalnızca CHP seçmeninin iradesine bağlı bir süreç değildir; aksine geniş toplum kesimlerinin desteğini gerektiren bir meseledir. Böylesine kritik bir seçimde, yalnızca parti içi uzlaşıyla bir aday belirlemek, iktidar karşısındaki muhalefetin elini zayıflatmak anlamına gelir.
Toplumsal uzlaşı şarttır
Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bireysel ya da parti içi çekişmelerin ötesinde, toplumun tamamının geleceğini belirleyecek bir süreçtir. Bu nedenle, aday belirleme süreci sadece parti içinde kapalı kapılar ardında değil, kamuoyu araştırmaları ve geniş toplumsal uzlaşı yoluyla yürütülmelidir. Muhalefetin tüm bileşenleri, halkın beklentilerini göz önünde bulundurmalı, bilimsel verilere dayalı bir analizle ortak bir aday üzerinde birleşmelidir. Aksi takdirde, seçimlerin sonucunda değişen hiçbir şey olmayacak, hatta mevcut koşullar daha da ağırlaşacaktır.
Demokrasiye uygun bir yaklaşım şart
CHP’nin aday belirleme sürecinde demokratik ilkeleri göz ardı eden bir tutum takınması, toplumun farklı kesimlerinde tepki yaratmaktadır. Bu yaklaşım, adeta bir dayatma olarak algılanmakta ve geniş kitleleri sandıktan uzaklaştırma riski taşımaktadır. Muhalefetin öncelikli hedefi, halkın tüm kesimlerini kapsayacak, ideolojik ayrımları aşabilecek, Atatürk Devrimlerine bağlı, halkın refahını önceleyen bir aday etrafında birleşmek olmalıdır. Aksi halde, Türkiye’nin geleceğine dair umutlar bir kez daha hayal kırıklığına dönüşebilir.
Seçimler, sadece bir siyasi partinin kaderini değil, bir ülkenin yönünü belirler. Bu bilinçle hareket etmeyen her girişim, halkın değişim talebine ket vuracak ve mevcut yönetimin sürmesine zemin hazırlayacaktır. Muhalefet, tarihin kendisine sunduğu bu fırsatı heba etmemeli, milletin iradesini merkeze alarak ortak akıl doğrultusunda hareket etmelidir. Ancak bu şekilde, Türkiye aydınlık bir geleceğe doğru emin adımlarla ilerleyebilir.
Hoşça kalın, esen kalın..
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.