“Biz İspanya´dan geldik
Alnımızda birer damga
Yolumuzda binlerce tuzak
Eksildik/Yeniden doğduk
Çan sesinin karanlık gecesinden
Ezan sesine/aydınlanarak.”
Ventura, 1993
Şalom Gazetesi’ndeki bu ilk yazımdan merhabalar. Kitap okumayı sevenler (bibliyofiller), kitap toplayanlar (bibliyomanlar), kitap kokusunu en değerli parfüm olarak kabul edenler (bibliosmianlar) ve benim gibi çok sayıda kitap okumaktan başı dönen kitap müptelaları yani ‘Bibliobibuli’ler için bundan böyle Şalom sayfalarında kitap eleştirileri yazıyorum. Sadece güncel kitapları, çok satanları değil tarihin tozlu sayfalarında kalmış, sahaflardan bulabileceğiniz kitapları da Şalom kütüphanemin raflarına tek tek diziyor olacağım. Var tabii bir amacım, konusu ve yazarı itibarı ile dikkate değer kitapların gecikmeli de olsa okuyucusuna ulaşması beni memnun ediyor. Tıpkı Şalom Dergi’de gözden kaçmış filmleri yazılarımla seyircisine ulaştırmaya çalışmam gibi… Buradaki yazılar, kitapların okunması, yazarlarının araştırılması, konunun incelenmesi sonucunda beynimin imbiğinden süzülen cümlelerden oluşuyor. Ben Neşe Binark. Bir bibliyofilim ve bir bibliobibuliyim. Şerefyab oldum.
İlk kitabımızla başlayalım. Kitabın adı: İzmir Yahudi Cemaati Kadın Kimliği “Beş yüz Yıllık Komşularımız”. Kitabın yazarı: Hale Okçay. Ocak 2013 yayım tarihi. Bu kitabı internet üzerinden ve sahaflardan bulabilirsiniz.
İzmir Sefarad Yahudi Cemaatinin can damarı kadınlar
“Yer: İzmir. Osmanlı’dan günümüze ‘Nev-i Şahsına Münhasır’ bir kent olma özelliğini hiçbir zaman yitirmemiştir ve Sefarad Yahudilerinin de bir merkezi olarak eşsiz bir öneme sahiptir.”
Bir toplum bilim araştırmacısı olan kitabın yazarı Hale Okçay, 2006-2008 döneminde Ege Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi olarak desteklenen araştırmasında, İzmir Yahudi Cemaati’nin 203 kadın üyesini denek olarak kullandığını ve kitabının tamamen tüm yönleriyle sosyolojik bir zeminde tasarlandığını, uygulandığını ve yazıldığını belirtiyor. Araştırmacı olmasından kaynaklanan bir düzen içerisinde yazar kitabında önce İzmir hakkında bilgiler veriyor. Sonra ‘azınlık’ kavramının tanımlamasını yapıyor. Çalışma boyunca kullanacağı ‘cemaat’ kavramına açıklık getiriyor. Çalışmanın öznesi olan İzmir Yahudi Cemaati’nin de azınlık grup kavramının içerisinde yer alışını kabul ettiğini kaydediyor.
Kitap on bölümden oluşuyor. Özetle bölümlerde şu konular işleniyor: Birinci Bölüm: İzmir şehrinin de tarihsel bir panoramasının verildiği ilk bölümde İzmir Yahudi Cemaati’ne tarihsel bir yolculuk yapılıyor. İkinci Bölüm: Yahudilik dini inancında kadının yerine değiniliyor. Kutsal metinlerde kadının durumundan, kadın ev aile kavramlarının atasözleri ve deyimlerdeki yerleşiminden örnekler veriliyor. Üçüncü Bölüm: Alan çalışmasının tasarımını içeriyor. Kendilerine verilen formları eksiksiz dolduran İzmir Yahudi Cemaati kadınlarından, 21 yaş üzeri 203 kadının verilerinin analiz edildiği ve yoruma hazır hale getirildiğinden söz ediliyor. Dördüncü Bölüm: Cemaatin kadınları demografik verileriyle tanıtılıyor. Kim bu kadınlar? Yaşları, doğum yerleri, eğitim durumları, anne babaları, eşleri, işleri, bildikleri diller sorularına gelen cevaplarla denekler hakkında bilgi veriliyor.
Beşinci Bölüm: ‘İzmirli olmak’ kavramı kadınlar üzerinden tartışılıyor. Cemaat kadınlarının bakışıyla İzmir’de yaşamak ne demektir anlatılıyor. Altıncı Bölüm: Geçmişten günümüze İzmir’in Yahudi kadınlarını tanımak için gezginlerin, yazarların eserlerine kısaca değiniliyor. Yedinci Bölüm: Sorulara verilen cevaplardan yola çıkılarak kadın olmak, evli olmak, eş olmak, anne olmak, aile ve roller konularında Yahudi kadınların görüşleri değerlendiriliyor. Sekizinci Bölüm: Cemaat içinde aile ve arkadaşlığın önemi değerlendiriliyor. Aile kurumu kadınların gözünden ele alınıyor. Dokuzuncu Bölüm: Kadınların Yahudi dinine bakışı, dini sosyalizasyondaki yerleri, dinin gereklerini yerine getirme durumları inceleniyor. Onuncu Bölüm: Yahudi kadınlar kimliklerini ne üzerinden kuruyor? Din, bu kimliğin neresinde? Bir cemaate aidiyetin özellikleri nelerdir? Bu soruların cevapları değerlendiriliyor. Sonuç Bölümü: Çalışmanın genel bir değerlendirilmesi ile görüşme formu, grafikler, kaynakça, dizin çalışmanın sonunda yer alıyor.
Tochavim ve Megorachimlerin komşuluğu
İzmir Yahudi Cemaati’nin Osmanlı döneminde kurucu mitleri olduğundan bahseden yazar, Nahum’a göre diyor: “Her İzmir Yahudi’si çocukluğundan beri bilir ki; İspanya’dan 1492’de Aragonlu Ferdinand ve Katolik İzabel tarafından kovulduk. Ayrıca İzmirli her Yahudi çocuk bilir ki; Sultan İkinci Bayezid İspanya Yahudilerini candan karşılamıştır.”
“… Bu göç öncesinde İzmir ve çevresindeki Yahudiler Romaniyotları tochavim yani yerliler, Romaniyotlar ise İspanyolları megorachim yani kovulmuşlar olarak çağırıyorlardı.”
Misafire reçel ikramı, boyoz, sübye, susam yağında lokma
Yazarın, Duygu Özsüphandağ Yayman, Orhan Beşikçi, Raşel Rakella Asal, Şükran Yücel, Henri Nahum, Cengiz İlhan’dan aldığı bilgilerle tarihin içinden İzmir Yahudi Cemaati’ne dair bazı bilgileri sizler için derledim. “Yahudi kadınlar, kalabalık ailelerine yetişebilmek için evlerinin demirbaş aşçısı, temizlikçisi, terzisi olurlardı. Yavuthanelerde büyüklüğüne göre 10-15 aile otururdu. Evler bir avlu etrafındaydı ve ortak banyo kullanılırdı. Boyoz ve kavun çekirdeğinden yapılmış sübye satarlardı. Lokmayı susam yağında pişirirlerdi, böylece daha çıtır olurdu. Ortak mutfaklarında Sefarad şarkıları söyleyip Sefarad yemekleri pişirirlerdi. Eve gelen misafirlere reçel ikram edilirdi. 1930’lu yıllarda hemen herkesin bir veya iki Yahudi komşusu vardı. Zeytinyağının İzmir mutfağında kullanımında Yahudilerin etkisi vardı.”
Eski halk çok kozmopolitti
Yazarın, Gülfem İren’in Leyla Neyzi ile yaptığı sözlü tarih çalışmasından alıntı satırlarını paylaşmadan geçemeyeceğim. Bir nebze olsun o günlerin esintisini yüzlerinizde hissedeceksiniz. Buyurunuz…
“Eski halk çok kozmopolitti. Rum, Ermeni, Yahudi, Müslüman ayrılmazdı. Dosttu, komşuydu. Komşuluk büyük iş. Espriler ona göre, şarkılar ona göre, yarı Türkçe, yarı Rumca. Sonra açıklık vardı, serbestlik. Herkes akşamüzeri bahçesine çıkar, orada içki servisleri yapılır, konuşulur, bazı kimse tavla oynar, kahkahalarla güller içinde, yaseminler içinde cennette yaşanırdı.”
Karanfilsiz kadın süsü olmaz
Alman seyyah Hans Barth’ın kaleminden 1895’te İzmir Yahudi Cemaati kadınları hakkında yazılmış şu satırları okuyalım: “İzmirli Yahudi kadının temel özelliği ister yaşlı ister genç olsun, hiç de bilinçli yapılmayan bir jestle göğsünü açık bırakmasıdır. Kulağının arkasındaki karanfili ise hiç de eksik olamayan bir süsüdür. Kenarları kürkle çevrili, önü sürekli açık bırakan uzun bir manto, içinde göğüsleri açık bırakan bir korse ve altında diz uzunluğunda lastikli kırmızı ipek pantolonu en sık karşılaşılan giyimi. Bazıları İspanya günlerinden kalma altın sikkelerle süsleniyor.”
Karanlıkta el yordamıyla
Yazar kitabın sonuç bölümünde, araştırmalarını yaparken, konusunda ilk olmanın sıkıntısını çektiklerini, karanlıkta el yordamıyla bu durumu aşmaya çalıştıklarını belirtiyor. Deneklerin çoğunun İzmirli olmanın bir kimlik sağladığı ve bir marka olduğu konusunda hemfikir olduğunu belirten yazar İzmir Yahudi Cemaati kadınlarının, kadın kimliğini oluşturan en önemli ögelerin, annelik, eşlik, çocuk yetiştirmek olduğuna kanaat getiriyor. Din aktarıcısı kimliğinin kadın kimliğine önemli bir halka eklediğini de kaydediyor.
Bibliobibuli’ye göre bu kitap…
Bir araştırma kitabıdır. Araştırmacı okuyucu için detaylar, veriler, yüzdeler, soru cevaplar bir anlam teşkil edecektir. Edebi okuyucu için, yazımda paylaştığım tarihi yaşanmışlık cümlelerinden alacağı haz ise akılda kalıcı olacaktır. Ben, İzmir Yahudi Cemaati kadınları hakkında bilgilendiğim bu kitabı akıcı buldum. Okudum ve keyifle Şalom Gazetesi sayfamdaki kütüphaneme kaldırıyorum. Sonraki kitapta buluşmak üzere, dostlukla.
Örneklerle Sefarad Atasözleri ve deyimlerinde kadının yeri
Anne, evlilik nedir? Doğurmak, iplik eğirmek, çile çekmek ve ağlamak mı?
Anasına bak, kızını al.
Saçı uzun aklı kısa.
Fazla hoşgörülü annenin tembel kızı olur. |
Neşe BİNARK Bibliobibuli
Kaynak: Şalom Gazetesi
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.