Antalya’da yol kenarında cesedi bulunan yüzde 80 zihinsel engelli Selahattin Erbaş’ın ölümüne neden olduğu iddia edilen eski eşi Çiğdem Yediçam ile Erbaş’ın ardından evlenip boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettiği Uğur Peker hakim karşısına çıktı…
Konyaaltı ilçesi Geyikbayırı Mahallesi’nde 8 Mart günü saat 21.00 sıralarında yol kenarında hareketsiz yatan kişiyi görenler, 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine bölgeye jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Ekiplerin yaptığı kontrolde hayatını kaybettiği belirlenen kişinin Selahattin Erbaş olduğu tespit edildi. Yüzde 80 zihinsel engelli olduğu belirtilen Erbaş’ın vücudunda yara ve darp izleri saptandı. Olay yerine 200 metre uzaklıktaki evde yapılan incelemede ise kan izlerine rastlandı. Jandarma, evde bulunan eski eşi Çiğdem Yediçam ile Uğur Peker’i gözaltına aldı. Şüpheliler, İl Jandarma Komutanlığı’na götürüldü.
Darbedilerek öldürüldüğü değerlendirilen Selahattin Erbaş’ın cansız bedeni de otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu morguna gönderildi. Çiğdem Yediçam’ın Selahattin Erbaş’ın eski eşi olduğu, boşandıktan sonra Uğur Peker ile evlendiği, daha sonra Peker ile boşanarak birlikte yaşamaya başladığı öğrenildi. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Çiğdem Yediçam ve Uğur Peker, tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Yediçam ile Peker hakkında dava açıldı. Antalya 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya sanıklar Çiğdem Yediçam ve Uğur Peker, kaldıkları cezaevinden SEGBİS ile katıldı. Duruşmada müşteki yakınları ile taraf avukatları hazır bulundu.
Sanık Çiğdem Yediçam savunmasında, maktul Selahattin Erbaş’ın ilk eşi olduğunu belirterek, daha sonra boşanarak Uğur Peker ile evlendiğini, onunla da boşanıp birlikte yaşamaya devam ettiklerini söyledi. Eski eşi Selahattin Erbaş’ın evlilikleri boyunca sapkın ve sapık davranışlar içerisinde olduğunu savunan Çiğdem Yediçam, evlilikleri sırasında Erbaş’ın kendisini uyuşturucu madde içmeye zorladığını ve sürekli darbettiğini öne sürdü. Yediçam, “Büyük oğluma uyuşturucu madde verdiği için konuşmak amacıyla eve çağırdım. Bana ve çocuklarıma neden böyle şeyler yaşattığını sordum. Bana karşı sapıklık yapmaya başladı. El hareketleriyle beni taciz etmeye başladı. Arkadaşlarını çağırarak grup seks yapmak istediğini söyledi. ‘Senin amacın cinsel sapkınlık’ dedim, o da ‘Evet’ diye yanıt verdi. O sinirle maktule ‘fantezi yapalım’ dedim. Ellerini arkadan bağladım. Boruyla bir kere vurdum. Boru kırıldı. Uğur Peker, aramızda yaşananları duyunca sinirlenerek yanımıza geldi. Uğur da ‘Çocuklarına nasıl bunları yaşatırsın’ diyerek vurdu. Şoke olduğum için Uğur Peker’in maktule kaç kere vurduğunu bilmiyorum. Daha sonra maktulün gitmesini istedim. O halde bile bana karşı sapıklık yapıyordu. Gitsin diye meyve bıçağının uç kısmına değdirdim. Uğur da balta sapı vardı ama öldürecek kadar vurmadı. Uğur, maktulü evin önüne çıkardı, yine de gitmedi. Gitsin diye değnekle bir kere vurdum. Uğur, onu bahçeden dışarı attı. Ellerinin ipini kestim. Kalktı gitti. Benim ve Uğur Peker’in öldürme kastı yoktu. Öldürmek için de maktulü eve çağırmadım” dedi.
Sanık Uğur Peker de yaşananların bir anda geliştiğini, planlayarak ya da kasten yaptıkları bir şey olmadığını savundu. Olay günü, çıkabilecek olumsuz olayların önüne geçmek için Çiğdem Yediçam’ın isteği üzerine maktulle karşılaşmamak için üst kattaki yatak odasında beklediğini dile getiren Peker, “Odadayken kendime yediremeyeceğim şeyler duydum. Çiğdem’e ‘Seninle ilişkiye girme amacındayım’ dedi. Çiğdem bunun üzerine ‘Soyun’ dedi. İki dakika sonra Çiğdem, yanıma geldi ve kıyafetleri odaya attı. Elini ayağını bağlamıştı. O halde bile Çiğdem’e küfürlü konuşuyordu. Sinirlendim ve odadan çıktım. Koridordaki sopayı aldım. Çiğdem de demir boruyu aldı. Öfkeli olduğum için maktule 3-5 kere sopayla vurdum. O da hala sapıkça hareketlerde bulunuyordu. Çiğdem, ‘Bunu dışarı çıkaralım başımıza bela olacak’ dedi. Ayağını çözdüm. Kapının önüne çıkardım” diye konuştu.
Ayrıca Uğur Peker, maktulün yaşamını yitirdiğini eve gelen jandarmalardan öğrendiklerini söyledi. Maktulün annesi Adalet Erbaş ise oğlunun yüzde 80 zihinsel engelli olduğunu belirterek, olay günü Çiğdem Yediçam ve Uğur Peker’in oğlunu evden aldıklarını iddia ederek şikayetçi olduğunu söyledi.’
Duruşmaya katılan Selahattin Erbaş ile Çiğdem Yediçam’ın küçük oğlu K.O.E., babasını öldürdüğü iddia edilen annesinden şikayetçi olmadığını belirterek, “Babam sapık biriydi, annemi döverdi. Annem kendini zor savunurdu. Ben 9 yaşına geldiğimde boşanmalarını istedim. Annem ile babam boşandıktan sonra babam annemi görmek istiyor, annem de görüşmek istemiyordu. Babam bir gün annemin dükkanına gelip camlarını kırdı. Babam anneme cinsel organının fotoğrafını gönderirdi. Babam ağabeyime de uyuşturucu verir, birlikte kullanırlardı. Babam ve ağabeyimde paranoyak şizofreni vardı” diye konuştu.
Olayla ilgili tanık ve müştekilerin dinlenmesinin ardından Cumhuriyet savcısı mütalaayı açıkladı. Mütalaada, sanık Çiğdem Yediçam’ın yaşadıkları göz önünde bulundurularak haksız tahrik indirimi uygulanması istendi. Savcı, sanıklar Çiğdem Yediçam ve Uğur Peker hakkında ‘boşandığı eşi kasten öldürmek’, ‘beden veya ruh sağlığı bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kişiye karşı tasarlayarak canavarca hisle veya eziyet çektirerek nitelikli kasten öldürme’ suçlarından ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası talep edildi. Sanıklar ve taraf avukatlarının mütalaaya karşı savunma yapmaları için duruşma ertelendi.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.