10:45 - Bakanlıktan bir liste daha: Kebapta sakatat, pastırmada boya
10:18 - İstanbul’da ekmeğe zam geliyor; işte yeni fiyat
09:15 - Barajlar Alarm Veriyor
undefined
undefined
undefined
undefined
undefined
Demir Kubbe’den kamikaze drone’lara, balistik füzelerden siber saldırılara kadar uzanan bir yelpazede İsrail ve İran arasındaki teknolojik rekabet, Orta Doğu’daki güç dengesini yeniden şekillendiriyor.
Orta Doğu’da uzun süredir devam eden jeopolitik gerilim, son yıllarda teknolojik bir güç yarışına dönüşmüş durumda. İsrail ve İran’ın geliştirdiği savaş sistemleri, bölgedeki güvenlik mimarisini doğrudan etkileyen bir silahlanma dengesizliği yaratıyor. İki ülkenin sahip olduğu askeri teknoloji kapasiteleri, olası bir çatışma senaryosunda bölgesel değil, küresel etkiler doğurabilecek seviyeye ulaşmış durumda.
İSRAİL: GELİŞMİŞ SAVUNMA SİSTEMLERİ VE SİBER KABİLİYETLER
İsrail, son on yılda askeri teknoloji alanında yaptığı yatırımlarla dikkat çekiyor. Kısa ve orta menzilli füzelere karşı geliştirdiği savunma sistemleriyle öne çıkan ülke, aynı zamanda gelişmiş insansız hava araçları ve siber savaş kapasitesiyle de stratejik üstünlük sağlıyor.
Demir Kubbe (Iron Dome): Kısa menzilli roketlere karşı geliştirilen bu sistem, saniyeler içinde tehdit unsurlarını tespit ederek hedef alabiliyor. Sistem, yalnızca tehlike arz eden roketleri imha ederek kaynak tasarrufu sağlıyor.
İHA Teknolojisi: İsrail menşeli Harop ve Hermes tipi insansız hava araçları, yüksek hassasiyetle hedef tespit ve imha edebiliyor. Kamikaze tipi drone’lar da dahil olmak üzere çeşitli modeller, hem keşif hem saldırı görevlerinde kullanılıyor.
Siber Güvenlik ve Saldırı Yeteneği: İsrail, siber savaş alanında da etkinliğini sürdürüyor. 2010 yılında İran’ın nükleer altyapısını hedef alan Stuxnet virüsü, bu alandaki kapasitenin somut bir örneği olarak gösteriliyor.
İRAN: BALİSTİK FÜZELER VE ASİMETRİK TEHDİTLER
İran, daha düşük bütçeli ancak yayılabilir askeri çözümlerle İsrail’e karşı caydırıcılık sağlamaya çalışıyor. Balistik füze programı ve bölgesel vekil güçler üzerinden yürütülen insansız sistem transferi, bu stratejinin temelini oluşturuyor.
Balistik Füzeler: Şahab-3, Sejil ve Hürremşehr füzeleri, İran’ın uzun menzilli saldırı kapasitesini oluşturuyor. 2.000 kilometreye varan menzilleriyle bu sistemler, İsrail dahil birçok bölgeyi hedef alabilecek yapıya sahip.
Düşük Maliyetli İHA’lar: Mohajer ve Ababil gibi drone’lar, İran’ın kendi üretimi olup Suriye, Lübnan ve Yemen gibi sahalarda aktif olarak kullanılıyor. Bu araçlar, genellikle vekil güçler üzerinden operasyonel alana aktarılıyor.
Elektronik Savaş Sistemleri: İran, Körfez bölgesinde sinyal bozucu sistemler ve GPS karıştırıcı teknolojilerle elektronik savaş kapasitesini artırıyor.
KARŞILAŞTIRMALI TABLO
Teknoloji Alanı | İsrail | İran |
---|---|---|
Hava Savunma | Demir Kubbe, Arrow, David’s Sling | Sınırlı sayıda yerli sistem |
İHA Sistemleri | Gelişmiş, yüksek hassasiyetli ve kamikaze drone’lar | Düşük maliyetli, vekil güçler üzerinden kullanılıyor |
Balistik Füze Kabiliyeti | Kısa-orta menzilli, hedef odaklı sistemler | Uzun menzilli, düşük hassasiyetli füzeler |
Siber Savaş Yeteneği | Ofansif ve global düzeyde etki | Savunma ağırlıklı, sabotaj girişimleri |
Askerî İttifaklar | ABD destekli, NATO sistemleriyle entegre | Çin ve Rusya ile teknik iş birliği |
BÖLGESEL DENGE TEKNOLOJİ İLE ŞEKİLLENİYOR
İsrail ve İran’ın askeri teknolojiler üzerinden yürüttüğü rekabet, doğrudan çatışmaların ötesinde bir güç mücadelesi yaratıyor. Her iki ülkenin geliştirdiği sistemler, bölgede olası bir askeri karşılaşmanın dinamiklerini ciddi şekilde etkileyebilecek düzeyde. Bu teknolojik rekabetin ilerleyen süreçte nasıl bir denge yaratacağı, bölgedeki istikrarın en kritik belirleyicilerinden biri olacak.
Haber: Cavit Yoldaş
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.