CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Yeni Bir Sabah programında soruları yanıtladı…
Altılı masanın dün gerçekleştirdiği 7. toplantıya ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, “Yoğun bir gündü. Ev sahipliği yapmak kolay değil. Belli temel konuları görüşmek, bir metni hazırlamak, metnin 6 lider tarafından görülmesini sağlamak sonra hep beraber imzalamak, kamuoyu ile paylaşmak ve bir sonraki toplantı ile ilgili kararlar almak güzel bir şey. Bize yorulmak yasak.” dedi.
Canlı yayında açıklamalar yapan Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtların bir bölümü şöyle:
Bizi bir araya getiren aslında bizim kendi özel taleplerimiz değil. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ve bu durumdan rahatsız olan 6 lider bir araya geldik. Türkiye bu kadar ağır bir yükü çekemez. Hangi alana bakarsanız sorunsuz hiçbir alan yok. Sokaktaki vatandaş artık nasıl geçineceğini düşünüyor. Ahlaki değerlerimizde müthiş bir bozulma var. Boşanmalar gırla artıyor. İnsanlar perişan. Üreten insan karşılığını alamıyor. Faiz girdabında mahvolan esnafımızı, çiftçimizi düşünün. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman halkta büyük bir yoksulluğu ve bu yoksulluğun giderek derinleştiğini görüyoruz. Yukarıda ise 3,4,5 yerden aylık alanlar, köşeyi dönenler, oligarklar, uyuşturucu baronları var. Orta sınıf artık giderek yok olmaya başladı. Bizim bunu çözmemiz lazım. Çözmenin yolu bir araya gelmek, oturup konuşmak. Biz artık öyle bir noktaya geldik ki devlette ciddi bir çürüme var. Bakanlar eski bakan değil, Meclis meclis değil. İradesi ipotek altına alınan bir Meclis var. Yıllardır soru önergelerine verilmeyen cevaplar var. Bu ne demektir? Milletin seçtiği vekili dikkate almıyorum diyor. Yargıda felaket bir tablo var. ‘AYM kararını uygulamam’ diyor en alttaki adam. Suç işliyor. 6 liderin yüklendiği sorumluluk sıradan değildir. Bizim siyaset tarihimizde bir ilktir. Biz 6 lider ülke yeniden inşa edilecek, devletteki çürüme durdurulacak, liyakat sağlanacak, herkes kendi görevini yapacak. Biz büyük bir fedakarlıkla bir aradayız.
CHP’de düşünce özgürlüğü var. Elbette ki düşüncelere saygılıyız. Geçmişte hep şu söylenirdi ‘CHP’de her kafadan bir ses çıkıyor’ diye. Bu artık bitti. Her birimiz oturuyoruz, konuşuyoruz, daha sık toplantılar yapıyoruz. Mutlaka parti meclisi toplantılarını, milletvekili toplantılarını, belediye başkanları toplantılarını belli aralıklarla yapıyoruz. Meclis tatile girdi biz tatile girmedik. Türkiye bu haldeyken bizim tatil yapacak halimiz yok, her birimiz çalıştık.
6’lı masa toplantılarını daha sık yapma yönünde dün akşam karar aldık. Daha sık yapacağız. Gerekirse 15 günde, 20 günde bir gerçekleştireceğiz. İkinci ev sahipliğini DEVA Partisi yapacak. Çünkü seçime de az kaldı.
Dün aldığımız kararlar var. Seçime de az kaldı. Topluma vereceğimiz hedefler var, yapacağımız çalışmalar var. Bu çalışmaların topluma aktarılması lazım. Dün iki önemli karar aldık. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin yol haritası ve ülkemizin temel politik alanları. Örneğin, tarım, eğitim, bilim teknik… Bu konuda da çalışmalar yapılıyor. Bu biraz daha uzun vadeli bir çalışma olacak.
Seçim büyük ihtimalle mayıs ayı içinde olabilir, bizim için fark etmez.
Allah nasip eder de iktidar olduğumuzda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Hiçbir evde yoksulluk emaresi dahi olmayacak. Yok elektriği kesildi, yok doğal gazı kesildi… Bu ortaçağ anlayışını bitireceğiz.
Öyle bir düzen getireceğiz ki, kime isterse oy versin yatağa aç girmesin.
Bütün suçları bizim sırtımıza yüklüyorlar. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Seçimlerden önce “Sakın ha CHP’ye oy vermeyin, yardımlar kesilecek” diye propagandasını yaptılar. Tam tersine yardımlar arttı ve daha insani koşullarda yapıldı.
Allah aşkına sen şu sarayından inip Ümraniye’nin biraz varoşlarına git bakalım, Üsküdar’ın, Sultanbeyli’nin varoşlarına git bakalım. İnsanlar ekmek bulamıyor ya. Bakıyor sarayda enflasyon yok ki. İstersem tek haneye indiririm diyor. E indir!
Bunlar halktan tamamen kopmuş vaziyetteler. Çık da pazarda alışveriş yap. Kardeşim oraya 3-4 kişiyi gönder bir alışveriş yapsınlar.
Şunu eleştirdik kendi aramızda. Niye acaba televizyonlar neredeyse günün 24 saati “cumhurbaşkanı kim olacak” diyor… Var olan bir sistem var, herkesi perişan etti. Gençler geleceklerini yurt dışında arıyorlar. Biz önce bunu nasıl çözeceğimiz konusunda bir görüş birliği sağlamamız lazım. Cumhurbaşkanı adayı belirledik, ne yapacak bu aday? Belli çevreler bunu özellikle gündeme taşıyorlar.
Son derece akıllı, ayakları yere basan, feraset sahipleri kişilerin oturup devletteki sorunları nasıl çözeriz diye bunun üzerine uzlaşmamız lazım. Sonra deriz ki Cumhurbaşkanı adayımız budur. Aday da 6 liderin belirlediği kuralların dışına çıkmayacak. Vaatleri hayata geçirecek. Bu olmazsa başa dönmüş olacağız. Cumhurbaşkanı için söylediğimiz açık. Sen bizim cumhurbaşkanı adayımızı merak ediyorsan seçim gününü belirle, biz de 2 gün içinde adayımızı belirleriz.
Adayın kim olacağı konusunda konuşma olmadı. Seçim tarihini belirlesinler adayımızı belirleriz.
CHP’de bu konuyla ilgili görüş beyan edilecekse altı liderin hazırladığı metin var. Bu metin çerçevesinin dışına çıkmamız gerekiyor.
Elimizdeki veriler sürekli güncelleniyor. Verilerden yola çıkarak ilk kez oy kullanacakları biliyoruz. Yanlış bilgiler geldiği zaman YSK’ya bildiriyoruz. Seçim güvenliğiyle ilgili ayrı bir komisyon kurduk.
Buradaki kritik nokta şu. Sandıkta görevli arkadaş. Oraya geldiği saat tutanağı imzalamayacak. Sayım yapılacak, tutanaklar kontrol edilecek ondan sonra bir fotoğrafını çekecek ve sonra CHP Genel Merkezi’ne gönderecek. Biz en son İstanbul seçimlerinde böyle yaptık. Bundan önceki seçimlerde yaklaşık 10 bine yakın sandıkta görevlendirdiğimiz arkadaşların gitmediğini gördük. Cenazesi vs olanları ayıkladık diğerlerinin partiyle ilişiğini kestik.
Okullarda gönüllü avukatlar görevli olmak istedi. Avukat arkadaşlarla da işbirliği yapıldı. Seçim sürecinde her okulda bir avukatımız olacak. Türkiye’de her yerde olur mu… Çok iddialı bir şey o ama biz en azından bütün büyük kentlerde bunu yapacağız.
Sandığa gitmeme lüksümüz yok. Bunu aşmanın yolu sandıktan geçiyor. Oyumuzu kullanalım.
Devleti yönetemiyorlar. Ben İçişleri Bakanı için fotoromancı Süleyman demiştim. Yaptığı açıklamaya bak, “Teşhisi taksi şoförü koydu.” Kardeşim en azından senin taksi şoförünün verdiği bilgiyi doğrulatman lazım. Bu kadar ülkeyi yönetmekten acizler. Teröristler 13 saat motorlu paraşütle uçarak geldiler diyor. Böyle bir teknoloji daha dünyada yok bildiğim kadarıyla. Bu söylenecek laf mıdır ya? Suçlu bulmaları lazım her zaman olduğu gibi CHP.
O kişinin olmadığı çıktı ortaya, biz biliyorduk olmadığını ama dillendirmedik. O aşamada doğru olmayacağı için. Olay olduktan bir süre sonra o bilgi geldi. Devletimizin kurumlarında hala devletimizi seven insanlar var. Devletimiz saygı duyulması gereken bir devlettir. Bu kadar büyük tahribata kadar bu devlet ayaktadır. Devletin içinde namuslu bürokratlar, polisler, istihbaratçılar var. Elbette bunlar gerçeği görüyorlar. Bu kişi oturduğu koltuğun hakkını vermiyor. Buyur şimdi özür dileyecek misin milletten, CHP’den özür dileyecek misin? Terör bir insanlık suçudur. Terör, masum insanlara yönelik yapılan saldırılardır. Demirtaş’ın ve HDP’nin açıklamaları değerlidir, kınadılar.
Ben anti neoliberal politikalara karşı birisiyim. Bu politikaların sadece Türkiye’de değil dünyada derin sorunlar yarattığını bilen birisiyim. Bizim bu politikalara karşı çalışmamız lazım.
Neoliberal politikalar… Altta kalanın canı çıksın, vahşi politikalar. Dünya artık küreselleşti. Türkiye bu tabloyu yaşayan ülkelerden birisidir. Bunu çözmek lazım. Bunun alt yapısını yapmak zorundayız.
Benim birilerinden icazet alma gibi bir felsefem, düşüncem asla olamaz. Ben ülkenin bağımsızlığa saygı duyan birisiyim. İcazet konusunu en iyi Erdoğan bilir. Bay Kemal kimseden icazet almaz.
Parlamentoda elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Bir insan düşüncesi dolayısıyla suçlanır mı? Yüce yaradan bile aklınızı kullanmıyor musunuz diyor. Aklımızı kullandık diye insanlar hapse atılır mı? Düşünce özgürlüğünün olması lazım.
Havuz medyası, paralı silahşörleriniz size yetmedi mi kardeşim? Televizyonlara AK Partili vekilleri çıkaramıyorlar, gazeteci kimliği ile AK Partilileri çıkarıyorlar. Kılıçdaroğlu Televizyona çıkmasın, bağımsız gazeteler objektif yayın yapmasın istiyorlar. Biz buna karşı elimizden gelen çabayı göstereceğiz.
Basın İlan Kurumu aracılığıyla gazetelere ilan verilmiyor, havuz medyasına yasa dışı sahte tirajlarla milyonlar aktarılıyor. RTÜK aracılığıyla bağımsız televizyonlara dünyanın cezası veriliyor, bu onları hala tatmin etmiyor. Nasıl seslerini keseriz diye düşünüyorlar. Bunlarda emin olun akıl da yok.
Gerçekler değişmez. Gidişlerini hızlandırırlar. Anadolu’da güzel bir laf vardır. Zulmün artsın ki kısa sürede git diye. Zulüm yapıyorlar bu millete.
Medya dediğimiz organ siyasetçinin görmediğini görür, haberi daha hızlı elde eder. Bir yanlış varsa dikkat çekilir.
Borsa’da hala vurguncular var. Bir kurumda çalışan emekli biri geldi. Kendisine ait şirket kurmuş. Bir gün biri geliyor ‘Bana 1 milyon dolar para vereceksin’ diyor. ‘Vermem’ diyor. Bu kişiyi listeyi alıyorlar ve ilan ediyorlar. Savcı bu kişiye hiç ilgisiz bir soru soruyor. ‘Hayatımda bir sefer adliyeye gittim temiz kağıdı almak için. Benim şirketim her denetime açık. Ben kelepçe takılarak hakime götürüldüm’ dedi. Hakim, ‘Senin burada ne işin var?’ demiş. 1 milyon dolar isteyen bunun tutuklandığını yaz, hakim tutuklamadı diyor. Devletin içindekiler ile soyguncular arasında iş birliği yapılıyor.
AK Parti milletvekili vardı, 2.5 milyon dolarlık işte boşanma davaları.. Borsalar, oyunlar… Böyle bir şey başka bir partide olsa kıyamet kopardı. Günün 24 saati konuşulurdu. Bu kadar açık, net… Adam yurt dışına kaçarken alındı getirildi. Kul hakkı yemek günahsa bu rezalet nedir? Hani siz dindar, ahlaklı geçiniyordunuz. Hani kul hakkı yemiyordunuz? Bunların yatacak yeri yok. Bunların demokratik yollarla gönderilmesi lazım.
Geçmişte politikacılar oy almak için toplumu ayrıştırdılar. Toplumun kucaklaşması gerekirken toplumda taraflar birbirlerini düşman gibi görmeye başladılar. Buradan Türkiye’nin çıkması lazım.
Herkesin inancı, kimliği benim başımın üzerine. Kimin inançlı, kimin inançsız olduğunu yüce yaradan bilir. Yaşam tarzı üzerinden de hatalar, yanlışlar oldu. Başörtülü kızlar üniversiteye alınmadı. Bu konuda da pek çok sorun, sıkıntılar var. Bir tweet atacağım, açıklama yapacağım. O açıklamayı bütün vatandaşlarımın dinlemesini isterim. Bu akşam televizyonlara ciddi bir açıklama yapacağım. Toplumu kucaklaştıracağım. Bu konuda ne kadar samimi olduğumu Erdoğan da görecek. Yeni bir başlangıcı, kucaklaşmayı geniş kitlelere duyurmuş olacağım. Samimiyet turnusolu olacak.
Tarihin nasıl yazacağını bilmem ama ben kendi düşüncelerimi ifade edeyim. Hiç kimseye karşı özel bir kinim olmaz. Eğer bu toplumu kucaklaştırabiliyorsak, bizimle aynı görüşte olmayan insanlarla aynı sofraya oturabiliyorsak, beraber sohbet edebiliyorsak, düğünlerimizi ortak yapabiliyorsak, şehidimize hep beraber ağlayabiliyorsak, milli maçları kazandığımızda hep beraber sevinebiliyorsak, bu güzelliği yaratabiliyorsak ne mutlu. Zaten siyasetin konusunun da bu olması lazım. 6 liderin de temel hedefi bu zaten.
Geçmişte birbirimize çok farklı eleştiriler de yapmış olabiliriz. Bu da insani bir şey. Kimse beni eleştirmesin diye bir düşüncem yok. Hata insana özgü bir kavramdır. Önemli olan hatayı tekrar etmemek, ders çıkarmaktır. Tarih nasıl yazar onu ben bilmem ama benim şahsi düşüncem bu. Siyasete bakışım da bu. Siyasetteki görevimde bu. Her birimizin yolları farklı olabilir. Amacımız aynı. Farklı yollar olabilir ama hedef aynı olmalıdır.
2023’den sonra iki yıla baktığımda kendi içinde mutlu bir toplum hedefimiz. Sorunlarını akılcı politikalar ile çözen, yolsuzluklara izin vermeyen, insanların daha iyi koşullarda yaşamasını sağlayan güzel bir toplum.
Bizim saraylarda oturmak gibi bir hedefimiz yok. Çankaya Köşkü yok mu? İsraf haramdır diyoruz. İsraf haramsa israftan kaçınacaksınız. Devlette de böyle öğrendik, benim üstatlarım da böyle öğrettiler. Şimdi öyle bir savurganlık var ki akıl alacak gibi değil. 16 uçak bir kişi için… Seçilirsem satarım, devletin hazinesine ekleriz. Bir tane yeter yani… Londra’ya dört ayrı bakan, dört ayrı uçakla gidiyor.
Belediye başkanlarımız görüşmek istediler. Tabi ki dedik. Görüşeceğiz. Bütün belediyelerimiz son derecede başarılı. Yaptıkları her yatırımın hesabını millete verin, çalışkan belediye başkanlarımız. Özellikle sosyal yardımlar konusundan duyarlı olan… Ben başkanlarımıza seçimden önce 7 maddelik bir uygulama listesi vermiştim.
İstanbul’da metro açıyorlar. Parayı büyükşehir ödüyor ama başkanı çağırmıyorlar. Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi? Beni davet etmiyorsunuz, açılış yapıyorsunuz. İBB’nin logosunu kapatıp, önünde fotoğraf çektiriyorsunuz. Akıl dışı bir uygulama. Senin kurdelesini kestiğin metronun parasını o kızdığın belediye başkanı ödedi. Bu kin, öfke, intikam demektir. İstanbul’u rant alanına çevirdi, herkes köşeyi döndü. İstanbul’u perişan ettin ya. Çıktın bir de söyledin ‘İstanbul’a ihanet ettik’ diye. Evet ihanet ettin. Yeşil alan bile bırakmadılar İstanbul’da.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.