Türkiye siyasetinde son yılların en önemli kırılma noktalarından biri, muhalefet bloğunun genişlemesi ve farklı ideolojik kesimlerin bir araya gelmesiydi. Ancak bu ittifak, özellikle DEM Parti’nin aldığı kararlarla zaman zaman sorgulanır hale geldi. Son olarak, DEM Parti’nin çözüm sürecinin sekteye uğramaması adına Ekrem İmamoğlu protestolarına katılmama kararı alması, muhalefet içinde ciddi bir tartışma yarattı.
Peki, bu durum neyin göstergesidir? Muhalefetin bir kısmı, DEM’in kendi çıkarlarını önceleyerek diğer bileşenleri yalnız bıraktığını düşünüyor. Özellikle, seçim sürecinde büyük riskler alarak DEM’e destek veren kesimler, bugün yaşananları bir vefasızlık olarak değerlendiriyor. Oysa DEM’in tavrı, kendi siyasi önceliklerini korumaya yönelik stratejik bir hamle olarak da okunabilir.
Muhalefet ve DEM: Asimetrik Bir İttifak mıydı?
Muhalefet, özellikle 2023 seçimlerinde DEM’in desteğini almak adına ciddi tavizler verdi. Ancak bu tavizler, DEM’in tabanı için yeterince tatmin edici bulunmazken, geleneksel muhalif seçmende de ciddi bir rahatsızlık yarattı. CHP ve diğer partiler, DEM’le kurdukları ilişki nedeniyle milliyetçi ve muhafazakâr seçmenleri nezdinde güven kaybederken, DEM’in bu süreçte net bir desteğe yanaşmaması, muhalefetin kendi içinde de huzursuzluk doğurdu.
Şimdi gelinen noktada, DEM’in aldığı bu protestoya katılmama kararı, muhalefet içinde bir kırılmayı tetikleyebilir. Bu kararın arkasında çözüm sürecini koruma kaygısı olduğu söylense de, muhalefetin geniş kesimleri tarafından ‘yalnız bırakıldık’ hissiyatını güçlendiriyor. Bu, muhalefet içinde DEM’e yönelik eleştirilerin artmasına ve gelecekteki olası iş birliklerinin sorgulanmasına neden olabilir.
Kaybeden Kim Olacak?
Bu süreçte en büyük zararı kim görecek? DEM mi, muhalefet mi, yoksa Türkiye siyasetindeki geniş tabanlı birliktelik çabaları mı?
Eğer muhalefet DEM’in tavrını ihanet olarak görüp, gelecekte daha mesafeli bir siyaset izlemeye karar verirse, DEM bir kez daha yalnızlaşabilir. Öte yandan, muhalefetin geniş kesimleri DEM’e duyduğu güvensizliği daha yüksek sesle dile getirmeye başlarsa, DEM’in de Türkiye siyasetindeki manevra alanı daralacaktır.
Bugün yaşanan bu kırılma, aslında muhalefetin kendi içindeki çelişkilerin bir yansıması. Muhalefet, DEM ile kurduğu ilişkinin bedelini öderken, DEM de kendi önceliklerini belirleme noktasında yeni sınavlarla karşı karşıya. Ancak kesin olan bir şey var: Bu olay, Türkiye’de muhalefet dinamiklerinin yeniden şekillenmesine ve belki de yeni siyasi aktörlerin doğmasına yol açabilir.
Sonuç: Ders Alınması Gereken Bir Süreç
Bu noktada muhalefetin yapması gereken şey, geçmişteki yanlışları sorgulamak ve geleceğe daha sağlam adımlarla ilerlemek olmalıdır. DEM’in bugünkü tavrı, muhalefetin onu desteklerken kendi tabanını göz ardı etmesinin bir sonucu olarak da değerlendirilebilir. Eğer siyaset, çıkarlar üzerinden şekilleniyorsa, o zaman hiçbir ittifak kalıcı olmaz. Ve bugün DEM’in sergilediği tavır, muhalefete önemli bir ders vermektedir: Siyaset, sadece kısa vadeli çıkar hesaplarıyla değil, uzun vadeli güven inşasıyla yapılmalıdır. Bugün yalnız bırakıldığını hisseden muhalefet, yarın kiminle yola devam edeceğine dair daha sağlıklı kararlar almalıdır. Aksi takdirde, sadece DEM değil, muhalefetin bütünü kaybeden taraf olabilir.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.