09:43 - Erdoğan’a bir yetki daha verildi!
10:37 - Özel, İnce ile görüşecek: ‘Baba Ocağı’na dönüş mü var?
10:24 - Keneye dikkat!
undefined
undefined
undefined
undefined
undefined
Çok az insan iyi dinler ama gel gelelim dinlemek iletişimim esas aracıdır
İstisnalar kaideyi bozmaz ama kimseyle doğru düzgün iletişime geçemiyoruz artık. Çünkü gerçekten de kimse kimseyi dinlemiyor. Belki bugünlerde kulağa tuhaf gelebilir ama iletişimin yegâne kaidesi dinlemektir. Biz ise insanların ne dediğini umursamadığımızdan olacak, söylenenlere kulak asmıyoruz, hatta bazen dinliyor gibi görünsek de tek düşündüğümüz ne zaman söze atlamak gerektiği; yalnızca biz konuşalım, yalnızca biz anlatalım istiyoruz.
Çok bilmişlik yaparsan çok düşmüşlük yaşarsın
Yaklaşık iki ay önce, 24-25 yaşlarında, şirin, sempatik ama buna karşın bir o kadar da çok bilmiş bir kız ile ayaküstü kısa bir sohbet gerçekleştirmiştim. Bu, ön yargıları âdeta seferberlik ilan etmiş hanımefendinin neredeyse bilmediği bir şey yoktu. Felsefe, sosyoloji, psikoloji, siyaset, aşk, ilişkiler... Sözün kısası, o anlattı ben dinledim. Neden sonra anlatmaktan yorulmuş olacak, sustu. Ama ne var ki, dudaklarını mühürlemiş olsa da, gözleri, “itiraf et, anlattıklarımdan etkilendin, değil mi?” dercesine, fır dönüyordu âdeta.
Tabiatıyla bozuldu. Her şeyi beş saniyede kavramlaştırıp teoriye çevirmekte üstümüze olmadığından olacak, beni birkaç dakika içinde ukala ve narsist bir megaloman addetti.
Aslına bakarsanız, o serbest kız cilasının altında kendi halinde bir ev kadını yatıyor çoğu zaman
Ne yalan söyleyeyim, bazen, entelektüel ve zeki kadınların bile “beyaz atlı prens” sendromundan mustarip olduğunu görüyorum. Mesela bu sendroma yakalanan entelektüel kadınlar, tıpkı magazinsel bir yaşama yelken açmış hemcinsleri gibi aradıkları erkeğin karakteristik özelliklerini sıralarken; yakışıklı olsun, zengin olsun, kaslı olsun, kültürlü olsun, zeki olsun, bilgili olsun -kısacası, o da olsun bu da olsun- istencini dillerinden eksik etmiyorlar. Erkeklerde atılan sopayı sorgusuz sualsiz alıp getiren bir Alman çoban köpeği gibi neşeyle ve yorulmaksızın bu oyuna ayak uyduruyor.
Ama bir kere kişi, yanlış insanlar için doğru şarkılar dinlemeye başlayınca er ya da geç, sesler birbirine karışıyor ve dinlenen şarkı kulak tırmalayan bir kakafoni olmaktan öteye gidemiyor.
Durum acı olduğu kadar tuhaf da doğrusu
Sanırım yeri gelmişken belirtmekte fayda var
Empati doğuştan gelen olumsuz ya da olumlu bir kavram değildir, sadece bir araçtır. Cömertçe de kullanılabilir, küçümseyici şekilde de. Weill Cornell Tıp Üniversitesi’nde profesör olan, psikiyatrist ve aynı zamanda Times gazetesi için düzenli yazılar yazan Richard Friedman, çoğu insanın empatiyi yanlış anladığını dile getirmektedir. Ona göre insanlar, empatiyi başkalarının acısını gerçekten hissetmek, sempatik olmak ve kendilerini diğerleriyle eş tutmak olarak düşünmektedir. Fakat gerçekte empati, başkalarını oluşturan, psikolojik kalıpları da anlamayı gerektirir. Empati, insanların sert kabuklarının altına nasıl girileceğini bilmekle alakalıdır. Zeki siyasetçiler, demagoglar ve psikopatlar genelde empati sahibi kişilerdir. Hedef aldıkları kişilere kendilerinin anlaşıldığı ve tanındığı hissini kazandırırlar. Bir siyasî liderin ahlâk çizgisine bağlı olarak, empati olumlu da olabilir yıkıcı da. Her iki şekilde de insanların akıllarına girmeyi sağlayan şey, kurulan bağlantıdır.
Esen kalın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.