Gurur, ah o gurur…
Ego, ah o ego…
Ah o ben duygusu.
Hırs, öfke, inat, kin ve nefret…
Toprağa bile götüremediğimiz anlamsız duygular, sevginin yolunu düzlükten kırlara çeviren gereksiz duygular..
Sevginin akışını değiştiren anlamsız baldan tatlı duygular..
İletişimi koparıp, bizi başka başka yerlere, mutsuzluk diyarlarına savuran duygular..
Yeri gelir baba ile oğlu, karı ile kocayı, iki sevgiliyi, iki kardeşi, iki dostu ayıran, acımasız yapay duygular..
Sonsuz sandığımız süre, çok kısa, zaten ayrılacağız. Aramıza toprak girecek, tüm ağırlığı ve acımasızlığıyla, sonsuzluğa uzanan özleme kavuşacağız zaten. Oysa ne zor, ne acı bir duygudur görüpte sarılamamak, sevdiği halde kendine bile yalan konuşmak. Ne fena bir duygudur uzak düşmek, ne fena bir duygudur, yaşarken yabancılaşmak. Ancak öldüğünde yabancılaştığımızın cenazesine gideriz, onu son yolculuğuna uğurlarız, son görevimizi yapar, bir komedi sahneleriz, imamın demesiyle hakkımız da helal ederiz, ikiyüzlülüğümüzü kendimize bile itiraf etmeden.
Yaşarken olmamız gerekenin yanında olmayız da ölürken yanında oluruz gururla. Sanki bundan sonra bir şeyleri paylaşabilecekmişiz gibi!
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.