“Varlığım Türk varlığına armağan olsun”
Kıymetli okurlarım bu haftaki makalemde bana ilham kaynağı olan ATA Parti Genel Başkanı kıymetli Namık Kemal Zeybek başkanıma açıklamalarından dolayı sonsuz teşekkür ederek yazıma başlamak istiyorum.
Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek en önemli unsur, milli birlik ve bütünlüğün korunmasıdır. Son yıllarda siyasetin etnik kimlikler üzerinden şekillendirilmesi, toplumu ayrıştıran tehlikeli bir eğilim haline gelmiştir. Bu durum, yalnızca iç huzuru bozmakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’nin dış güçler tarafından yönlendirilebilecek bir zafiyet oluşturmasına da neden olmaktadır. Oysa Türkiye’nin güçlü kalabilmesi, tüm vatandaşlarını ortak bir millet anlayışı etrafında birleştirmesiyle mümkündür.
Kimlik Siyaseti: Bölünmeye Açılan Kapı
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş felsefesini etnik ve dini kimliklerin ötesine taşıyarak, tüm vatandaşlarını ortak bir ulus kimliği altında birleştirmiştir. Ancak son dönemde bazı siyasi çevreler, toplumu “Kürt seçmen”, “Türk seçmen” gibi ayrımlarla kategorize ederek, yapay sınırlar oluşturmaktadır. Bu tür bir siyaset, toplumsal uyumu zedeleyerek milli birliği tehdit eden bir faktör haline gelmektedir.
Özellikle küresel güçlerin yönlendirdiği politikalar, Türkiye’de kimlik siyasetini teşvik ederek ülkeyi bölgesel çatışmalara açık hale getirme çabası içindedir. Tarihte de büyük devletlerin çöküş süreçlerinde benzer stratejilerin kullanıldığı unutulmamalıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına yol açan en önemli faktörlerden biri, etnik ayrışmaların derinleştirilmesi olmuştur. Türkiye’nin bu tuzağa düşmemesi için Cumhuriyet’in temel değerlerine sıkı sıkıya sarılması gerekmektedir.
Güçlü Bir Liderlik: Türkiye’nin Direnç Noktası
Milli birlik ve bütünlük, ancak kararlı bir liderlikle korunabilir. Türkiye, tarih boyunca güçlü liderler sayesinde iç ve dış tehditlere karşı ayakta kalmayı başarmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük başarısı, Anadolu’da yaşayan herkesi ortak bir millet bilinciyle birleştirerek, güçlü bir devlet inşa etmesiydi. Bugün de benzer bir duruş sergilenmeli, Türkiye’yi ayrıştırmaya çalışan unsurlara karşı sağlam bir irade gösterilmelidir.
Devletin temel politikaları, her vatandaşın eşit haklara sahip olduğu gerçeği üzerine inşa edilmelidir. Ancak bu eşitliğin yanlış yorumlanarak farklı etnik gruplara ayrıcalık talep eden bir yapıya dönüşmesine izin verilmemelidir. Aksi takdirde, bu durum federalizme zemin hazırlayarak ülkenin bölünme riskini artırabilir.
Muhalefetin Çıkmazı: Alternatif Üretemeyen Bir Siyaset
Türkiye’de etkili bir muhalefetin olmaması, iktidarın gücünü daha da artıran bir faktör haline gelmektedir. Muhalefet partileri, halkın gerçek sorunlarına çözüm üretmek yerine, iç çekişmelerle ve liderlik krizleriyle meşgul olmaktadır. Bu durum, Türkiye’de iktidara karşı güçlü bir alternatifin oluşmasını engellemekte, dolayısıyla demokratik dengeyi de zayıflatmaktadır.
Muhalefetin gerçek bir alternatif olabilmesi için öncelikle kendi içinde birlik sağlaması, halkın beklentilerine yönelik somut çözümler üretmesi ve milli birlik söylemini güçlendirmesi gerekmektedir. Ancak mevcut muhalefet anlayışı, Türkiye’nin geleceği için umut verici bir tablo sunmamaktadır.
Sonuç: Türkiye’nin Geleceği Milli Birliktedir
Türkiye, iç ve dış tehditlere karşı güçlü bir şekilde ayakta kalabilmek için milli birlik ruhunu korumak zorundadır. Etnik ve dini kimlikler üzerinden yapılan siyasetin toplumu ayrıştırarak milli bütünlüğü tehdit ettiği açıktır. Bu nedenle, Türkiye’yi güçlü ve bağımsız bir ülke olarak geleceğe taşıyacak olan unsur, vatandaşların ortak değerler etrafında birleşmesidir.
Cumhuriyet’in temel ilkelerine bağlı kalarak, toplumsal huzuru bozabilecek her türlü ayrıştırıcı söyleme karşı durulmalı, ülkenin birliğini sarsmaya yönelik girişimlere izin verilmemelidir. Güçlü bir liderlik ve sağlam bir milli birlik anlayışıyla Türkiye, tarih boyunca olduğu gibi bugün de her türlü tehdide karşı dimdik ayakta kalacaktır.
Hoşça kalın esenlikle kalın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.